Home / Kadın / DOĞTAT Gıda Şirketinde Kadın İşçilere Sistematik Mobbing ve Şiddet – Röportaj / Direnç E – Dergi

DOĞTAT Gıda Şirketinde Kadın İşçilere Sistematik Mobbing ve Şiddet – Röportaj / Direnç E – Dergi

Yaşamın tüm alanlarında olduğu gibi fabrikalarda da kadın emekçiler erkek-patron şiddetine maruz kalıyor. DOĞTAT Gıda şirketinde çalışan hem anne hem de kadın bir işçi arkadışımız, iş yerinde maruz kaldığı tehlikeler, mobbingler ve sorunlar hakkında Direnç’e konuştu.

DOĞTAT Gıda şirketinde bekar bir anne olarak işe başlayan arkadaşımız, henüz ortaokulda okuyan çocuğu ile yaşıyor ve Covid-19 pandemisinden bu yana aynı şirkette çalışıyor.  

30 yaşında bir kadın işçi olduğunu aktaran arkadaşımız eşinden ayrıldığı evrede iş aramaya başladığını söyleyerek sözlerine şöyle devam etti: 

“Pandemi zamanından beri şu an bulunduğum fabrikada çalışıyorum. Evime de çok yakın olduğu için biraz tercih ettim ben burayı. Daha ortaokulda okuyan bir çocuğum olduğundan eve yakın olması çok işime geldi. Şu an fabrikanın reçel ve helva imalatında 08.30-18.00 vardiyasında çalışıyorum.”

“Ramazan Bayramı’na maaşsız girdik”

Hiçbir yan hakkı olmadığını söyleyen işçi dostumuz,  maaş yatırma politkalarının da işçiyi zor durumda bırakacak şekilde uygulandığını belirtti: 

“Prim, ikramiye, devamsızlık primi gibi şeylerin hiçbiri yok. Biz bayağı dümdüz maaş alıyoruz. Avansımız falan da yok. Maaşımız da asgari ücret. 22,104 lira gibi bir şey ile başladım ben. Ayın 5’inde maaşlar yatırılıyor normalde. Fakat o gün Cumartesi’ye denk geliyorsa kesinlikle maaşımızı Cuma’dan yatırmazlar. Bayrama dair herhangi bir ikramiye yoktur ve yatırmazlar da. Bu Ramazan Bayramı’na da biz maaşsız girdik.”

“Fazla mesailer kadın ve erkek çalışanlar arasında eşit fdağıtılmıyor”

Mesaiye kalan arkadaşların fazla mesai ücretlerinin erkek ve kadın çalışanlar arasında eşit bir şekilde dağıtılmadığını ekleyerek kadın emeğinin ikincil görüldüğünü söyledi:

“Örneğin hamurhane çalışanları daha çok erkeklerden oluşuyor. Hamurhanede özellikle üretim kategorisinde yer alan erkek çalışanların mesailerini olduğu gibi yatırıyorlar. Çalışanların çoğunun kadınlardan oluştuğu diğer alanlarda ise çalışan arkadaşlara da 2-5 gün gibi bir süre zarfında yatıracağız deniliyor. Paketli meyve bölümünde mesela çoğunlukla kadınız. Bize açıkça zaten şu söyleniyor: ‘Aciliyetiniz varsa söyleyin, birkaç gün gecikecek.’ Bu da aslında ‘Senin maaşın bir ek gelir, acil değil.’ demek.”

 “Tazminat hakkı olmayanlardan başlar hepinizi çıkartırız”

Kapitalist sömürü düzeninin yarattığı yabancılaşmayı vurgulayarak fabrikada bir işçi birliğinden bahsetmenin mümkün olmadığını söyleyen emekçi arkadaşımız, Ramazan Bayramı’ndan evvel maaşlara gelen zamdan memnun olmadıklarını belirtterek sözlerini şöyle sürdürdü:

“Normalde Şubat’ta alıyoruz zamlı maaşları, maaşların az olduğunu yeteri kadar olmadığını söyledim. Bu anlamıyla herkesi yönetim ile konuşmak için ikna ettim. Gidelim, üretim müdürümüz Erdener Bey ile konuşalım dedim. Bu durumu anlatalım. Makinenin operatörü zam talep edeceğiz diye amirine durumu iletti. Konuşunca direkt şey demiş; ‘En eskiniz 7 yıllık. Tazminat hakkı olmayanlardan başlar hepinizi çıkartırız.’ Çoğunluğu çıktı zaten, baskılara dayanamadı.”

“Erkek çalışanlar arasında bu kurban bayramından önce maaşlarımız yatar mı, yatmaz mı diye tartışma dönmeye başladı. Bir abi açıkça ‘İstiyorlarsa yatırmasın maaşı, ben işi bırakırım’ dedi. Ancak bu şekilde bir baskıyla ödemesini aldığını da biliyorum. Bu da aslında işçinin gazını almaktır ve susturmaktır.”

“Üretim müdürü çalışanlara oturmayı bile çok görüyor”

Arkadaşımız işten çıkmaların sadece maddi açıdan değil hem iş güvenliği hem de iş koşuları açısından da kadın çalışanları oldukça zorladığını söyledi:

“Bu oturarak yapabileceğimiz bir iş. İş ayakkabısı zaten çok irrite edici bir şey. Bir gün üretim müdürümüz aşağı indi. ‘Niye oturarak çalışıyor bu personeller?’ diyerek oturakları toplattı. Paletin üzerindeki ürünleri alıp yapıştırıp geri koyuyoruz. Daha aşağı sıralara indiğimizde de çok zor oluyor eğilip kalkmak. Oturakları toplattıkları için tabii herkes bu durumdan hoşnutsuz. ‘Ayaklarımız zaten acıyor. Oturmayı bile çok görüyorlar.’ Şeklinde söyleniyor çalışanlar. Ben dedim yere oturacağım. Kartonu serdim, üstüne oturdum. Orada bir operatör abla var. Dedi ki ‘Ne yapıyorsun, niye oturuyorsun?’. Benim vardiyam bitmiyor, buradan çıkınca evde de çalışıyorum, dedim. Bana oturmayı çok görüyorsa ben şimdi çıkar giderim. Sonunda herkes kartonlarını alıp iş ayakkabılarını çıkartıp yere bağdaş kurarak etiketlemeye başlamıştı. Ertesi gün de müdür işçi temsilcisine tamam oturarak çalışsınlar ama konuşmasınlar, demiş.”

Müdür, kadın işçileri herkes içinde azarlıyor

Kadın işçi olarak uğradığı mobbing ve sözlü şiddeti anlatan arkadaşımız sözlerini şöyle aktardı: 

“Kavanoza etiketlerken kolay ve düzgün olsun diye eline plastik eldiven giyen bir abla vardı. Diğer kadınlar da ellerine eldiven takmaya başladı. Bir gün müdür aşağı gelip neden eldiven kullanıyorsunuz, diye bağırmaya başladı. Biz de anlattık: Etiketleri güzel hizalayalım, hepsi aynı olsun diye bunu yapıyorduk. Toplayın şunları, gözüm görmesin, her gün üç kutu eldiven mi ziyan edeceğiz, dedi. Tabii sonra etiketler yamuk olmaya başladı. Eldiven kullanmayı ilk başlatan ablayı herkesin içinde azarladı. ‘Hep senin başının altından çıkıyor böyle şeyler, nerede zarar ziyan varsa sen ordasın’ diyerek aşağıladı. Gün sonunda ellerimiz çok ciddi kesikler alıyor. Çünkü her şey kartonla taşınıyor. O kartonların kenarları kesiyor. Falçatalar kesiyor. Bant bile kesebiliyor. Hem aslında elini korumak istedi hem oradaki işi düzgün çıkarmak istedi o kadın ama tek kullanımlık eldiven bile göze battı.”

Şiddet ve mobbing

Kendisi gibi bir şekilde orada para kazanmaya ve çocuğunu okutmaya çalışan yalnız anneler de olduğunu söyleyen arkadaşımız, bu kişilerinde kendisi gibi mobbinge ve tacize maruz kaldığını belirtti.

Arkadaşımız: “Mesela tuvalete çıkarız ve 5 dakikayı geçtiği an ‘Nerede kaldın?’ diyerek,  su içmeye gittiğimizde ‘Niye bize de getirmedin?’ diyerek sözlü şiddette bulunuyorlar. Ben çok taciz de edildim yani iki üç kere. Bir erkek çalışan da bana sarkıntılık yapıyordu, bir abla da bunu gördü. ‘Seni ırz düşmanı, millet çalışmaya gelemeyecek mi’ diye bir girişti. Şu an o arkadaş işten çıkarıldı. O şekilde bir dayanışmamız olmuştu.”

“Beni de hırsızlıkla itham ettiler içeride. Eve çikolata götürüyormuşum. Aslında böyle bir şeyin hafifletici bir sebebi yoktur. Bu tespit edilir ve atılırsın. İnsan kaynakları beni çağırdı, dedi böyle böyle bir durum var mı? Sonra depoda lakabı dede olan bir abimiz var. Ne oldu sana, dedi. Dedim insan kaynaklarından böyle bir uyarı yedim. Çok sinirlendi ve aşağı indiğinde elinde çikolata kavanozuyla bağırıyor. ‘Şu çikolatayı da alıyorum eve götürüyorum. 2 gram çikolatayı esirgiyorsunuz, bu fabrikayı kim çalıştırıyor acaba’ dedi.”

İş kazalarına ‘Git avukat tut, dava et’ tepkisi

Arkadaşımız, işçilerin uğradığı mobbing ve şiddet yanında şirketin insan kaynakları bölümünün iş kazalarına olan tepkisine dikkat çekti:

“Makinenin plastik bardaklı çikolataların ısıyla folyosunu kapatan bir bölümü var. Ara sıra bu makine çok ısınınca durur. Yine durmuş makine. Oradaki paketçi arkadaşımız bardağın üstündeki folyoyu almak için elini uzattığında baskı eline inmiş. Elini çekmeye çalışırken orta parmak biraz uzun olduğu için sadece orta parmağının tırnağını eritip alıyor makine. Şu an tırnağı yok. Kemikte de bir çatlak varmış. Orada aslında o paketçi arkadaşın hiç dokunmaması gerekiyor. Operatör makine durduğunda kapakları açıp altına giriyor ve diyor ki sana folyoyu düzelt. Ve sen bunu elinle yapıyorsun. Bunu paketçi yapıyor. Abla o şekilde bir kaza geçirdi. Tazminat talep etmiş. İnsan kaynaklarından da ‘Git avukat tut, dava et. Tazminat al’ demişler. İstifa etti, çıktı.”

“Mesela ben çikolata kazanının içine düştüm. Hiç tutanak falan tutulmadı. Bir gün omzuma palet düştü ve olay şöyle gelişti; normalde paletler üst üste yığılıyor ve paletleri atmaya çalışırken gerisin geri kaydı ve omzuma düştü. Doku ezilmesi oldu. Ben de bir an önce evime gitmek istedim. Çıktım oradan. Ağrısı durmayınca akşam hastaneye gittim.”

Keyfi zorbalık

Fabrikanın içine yeni bir tablet çikolata makinesi geldiği için yemekhane salonunda toplanıp kritik kontrol noktası ve makinenin belli özellikleriyle ilgili eğitim aldıklarını anlatan arkadaşımız, üretim müdürünün sözlü şiddetine maruz kaldıklarını şu cümlelerle ifade etti:

“Üretim müdürümüz yemekhaneye geldi. Adeta bir köy ağası gibi elleri arkasında, volta atarak söylenmeye başladı içeride. Birden tonu sertleşti. Dedi ki ‘Dışarıdan bir sürü işçi gelecek. Sakın etraflarında durmayın. Makineler gelecek. Sakın ha dokunmayın. İş kazası asla istemiyorum, hiçbir sorumluluk da almıyorum.’ Makineyi gördüğümüzde yanından geçmememiz gerektiğini bağırarak söyledi. İşin komik tarafı da şu: İş makinesi dediği makine zaten sabit duran bir şey değil. Yükselen bir akordiyon, platform geziyor fabrikanın içinde ve bizden yanından geçmememizi bekliyor. Bir yandan da işin durmamasını istiyor.”

Kadın işçilerin istihdam koşullarında yaşadığı zorlukları anlattığı için arkadaşımıza teşekkür ediyoruz. Buradan da işçilerin bedenini ve emeğini sömüren DOĞTAT Gıda’yı teşhir ediyoruz. Direnen işçiler zafere!

Etiketlendi:

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir